Keşkelerime neyse diyerek çıkıyorum hayatından,
Yanıma bir yığın hayal kırıklığı alarak.
Bir kerecik bana atmayan kalbine bu son vedam.
Bir gözüm arkada, yürüyorum ağır aksak…
Keşke… Tek kelimelik bir roman. Yazarına göre muhtelif hikayeler barındıran. Yediden yetmişe herkeste yer etmiştir bu tek kelimelik külliyat.
Misal, yukarıdaki şairin derdi malum. Keşke, demiş, keşke sevdiğim ile mutlu bir yaşamım olsaydı. Olmamış ki yanına bir yığın hayal kırıklığı alıp devam etmiş yoluna. Ama “neyse” demiş. Yani hadi neyse, katlanırım ben buna da gibisinden. Yeter ki demiş, o mutlu olsun… Ya da ben öyle anlamlandırdım şimdi.
Keşke tamam, herkesçe kullanılan bir hayıflanma nidası ama ya “neyse”? Neyse, keşkeden çok daha elim ve ağır bir feryat bence.
Neyse; fedakarlıktır, cefakarlıktır adeta. Neyse diyen insanda büyüklük kalmıştır. Bir düşünsene hayatında neyse dediğin anları! Hemen hepsinde kendine zulmetmedin mi sence de?
Kendine fazlaca değer atfetmeyen ya da şöyle söyleyeyim; sevdiklerini kendinden daha çok seven insanların, kendilerine en çok söyledikleri şeydir neyse. O, atlatabileceğini düşünür çoğu durumda. Eğer boş verse sevdiklerinin baş edemeyeceğini düşünür ve onlara geleceğine bin misli bana gelsin, ben katlanırım der. Katlanamaz aslında…
Ben liseye ilk başladığım zamanlarda, yani ilk sosyal çevremden ilk ayrıldığım dönemde, aklıma ilk ne geldi biliyor musun? Benden bir yaş küçük kardeşim liseye geçince ne yapacak, nasıl dayanacak? Düşün, lise o zamana kadarki yaşamının en çetrefilli dönemi. Kurtlar sofrası adeta. İnsanın aklına ilk önce ben bu ortamda nasıl ayakta kalırım gelmez mi normalde? İşte benimkine “ulan bizim birader seneye ne halt eder ki burada” sorusu gelirdi…
Şimdi düşünüyorum da o yaşlardaki bir ergen için ilk sorun bu olmamalıydı. Ama ben hayatım boyunca deneyimlediğim her durumdan, sevdiklerim deneyimlediklerinde nasıl olur diye düşündüğüm için zerre keyif almadım. Neyse, kendimden örnek vermeyeceğim başkaca.
Neyse çok ağır… Neyse diyen kişi, ya sizi çok seviyordur ya da bu hayatı hiç sevmiyordur. Toplumun alabildiğine bireyselleştiği bu ortamda “neyse” diyen insan bulmak, umumhanede… Neyse!
Neyse, bir turnusoldür aynı zamanda. Hayatındaki insanları kategorize etmene büyük yardımcı olur. Olmalı diyeyim hadi. Genelde en çok o insanları hırpalarız çünkü. Bizi en çok seven, önemseyen… Düşün şimdi, kaç kişi seni tolere edebiliyor ve sana hangi raddeye kadar tahammül edebiliyor? Yani sana kocaman bir NEYSE diyor? Bulduğun sayı, bir elin parmak sayısını geçiyorsa harika. İki elinkileri geçiyorsa harikulade.
Bir de sağlamasını yap ama… Yani sana neyse diyen insan sayısı mı daha çok hayatında yoksa senin neyse dediğin insan sayısı mı? Normal şartlar altında bu denklem, neyse diyenlerin fazla olması sonucunu vermeli. Neticede seni karşılıksız seven (sevmesi beklenen) en az iki kişi cepte. Senin neyse dediğin insan sayısı fazlaysa hayatında bazı atamalar sorunlu.
Bak bu yazıdaki her şeyin sonuna “bence” yazmıyorum ama bütün yargılar öznel, bence yani. Katılmak zorunda değilsin, yazdıklarım doğru olmak zorunda değil, ben bunları savunmak zorunda değilim…
Bu arada baştaki mısralar, bir şiirin ilk dörtlüğü. Efendim! Yazarı mı kim?
Neyse, görüşürüz yine…