Hikayesi çok eskiye dayanıyor bizim sitenin. Mesela arsa alınalı neredeyse bin yıl falan olmuş. Sen düşün gerisini. Ama ben sana son çeyrek asırda, kadim sitemizde yaşananları anlatacağım.
Sitede yaşıyorsan bilirsin, gerçi yaşamasan da… Bu sitelerin, apartmanların falan hep bir karar defteri ve o karar defterinden sorumlu bir yönetim ekibi olur. Yönetici ve yardımcılarından oluşan bu ekip, olağan hallerde belli periyotlarda site ya da apartman sakinlerinin teveccühleri ile göreve gelir ve yönetimi devralırlar.
Bizim site için işlerin hiç iyi gitmediği günlerdi… Yönetim, başta yönetici olmak üzere, epey hırpalanmış, sakinlerin sabırları tahammül eşiğini aşalı ve oradan taşalı çok olmuştu. Artık olağan haller sona ermiş, sakin zihinlerimizde yönetimin bir an önce değişmesi yönünde bir beklenti hatta ihtiyaç peyda olmaya başlamıştı. Yönetim direniyor, yönetme hakkını son güne kadar kullanmak için ellerinden geleni yapıyordu. Fakat bir gün…
Yönetimin ortaklarından biri, sitenin daha fazla bu şekilde yönetilemeyeceğini ve en kısa sürede site toplantısı yapıp yeni bir yönetim seçmeleri gerektiğini açıkladı. Karar, elbette tüm sakinleri mutlu etti.
Büyük gün gelmiş ve sakinler yeni yöneticileri için seçimlerini yapmışlardı. Daha önce başka bir yönetim grubundan olan görece genç bir adam, kendi ekibini kurmuş ve yönetime talip olmuştu. Ağzı çok iyi laf yapan bu adam, sakinlerin büyük çoğunluğunun oyunu alarak, artık sitemizi yönetmeye başlamıştı. Arada ufak tefek yargısal pürüzler vardı falan ama uzatmak istemiyorum. Neticede “adam kazandı”…
Teknik Direktör değiştiren takımlar, genelde ilk iki, üç maçlarını kazanırlar. Bu yazılı olmayan kural, sadece futbolda geçerli değildir.
Neyse, dönelim siteye… Başlarda her şey yolundaydı. Sitede hemen hemen bütün işler düzene girmiş gibi görünüyordu. Ya da biz eskisi ile kıyaslayıp böyle bir kanıya varıyorduk (baz etkisi). Uzatmayayım; herkes mutluydu.
Aradan zaman geçti. Yönetim ilk dönemini henüz tamamlamamıştı ki toplantı yapılmasını istedi. Sakinler olarak tedirgin olmuş, toplantı salonunu doldurmuştuk. Özetle, “eski site” yönetiminin güvenlik personeli tarafından tehdit mi edilmişler, öyle bir şey… Eğer onları yeniden seçersek bu sorunu çözüp, sitemizi daha müreffeh bir döneme sokacaklarmış. Biz tabi bir öfkelendik, ne demek bizim seçtiğimiz yönetime “laga luga” yapmak! Hemen bir daha seçtik tabi, yer miyiz biz be! Hey gidi hey…
Yemedik, Yedirmedik, yedirmeyecektik...
Sonra bir seçim daha oldu, yine seçtik. Bir daha ve yine…
Kurbağalar, doğrudan kaynar suya atıldıklarında can havliyle sıçrar ve kurtulurlar. O yüzden kurbağa soğuk suya atılır ve yavaş yavaş kaynatılır. Zavallı kurbağa, neler olup bittiğini anlamadan, hazin bir şekilde haşlanarak yaşama veda eder.
Biz böyle sürekli seçiyoruz, hep aynı ekibi seçiyoruz falan derken bazı şeylerin değişimini fark edememişiz. Ya sitede küçük bir azınlık bize bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama kişisel husumetleri vardı yönetime. Ona yoruyorduk hep.
Site yönetimi, sitenin varlıklarıyla ters orantılı olarak zenginleşmeye başlamıştı. Yani site borçlanıyor, bizim yönetici yeni bir araba alıyor! Huylandık ve ne yaptık?
Bingo, seçim… Çoğunluğun desteğini kaybetmişlerdi sitede. Ama seçimin tek başına kazananı da yoktu. Dediler ki bir daha yapalım. O iki seçim arası site Texas’a döndü. Uyuşturucu müptezelleri, gaspçılar, birbirini öldürenler… Ortalık fena karışmıştı.
İnsanlar yapı itibariyle yeniliğe kapalıdır. Eski alışkanlıklar kolay kolay rafa kalkmaz. Yeni bilinmezdir ve bilinmeyenden korkmak, onu tercih etmemek gerekir!
Siteyi bu kaotik durumdan kurtarsa kurtarsa bizimki kurtarırdı. Hem tanıdığımız bildiğimiz adam, maceraya ne gerek vardı? Seçtik yine…
Çok daha güçlü geldi bu sefer sevgili yöneticimiz. Bir toplantı esnasında bize dönüp artık sitemizin en iyi siteler ligine çıkması gerektiğini ama bunun için tüm kararları tek başına vermesi gerektiğini söyledi. Site kapuz gibi ikiye bölündü. Az farkla da olsa istediğini aldı.
Artık tanıyamıyorduk yöneticimizi… Bizden biriydi önceden ama şimdi ondan ve gücünden korkmaya başlamıştık. Kendi ellerimizle ona verdiğimiz güç ve yetkiden bildiğin çekiniyorduk. George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabını okumadıysan mutlaka oku. Yani tarif edemiyorum durumumuzu ama sevgili George müthiş betimlemiş.
Evet, biz hala korkuyoruz ama önümüzde yine bir site toplantısı ve yeni bir seçim var. Sevgili sakinlerimizden bazıları hala onu destekliyor ve yaptığı iyi şeyler sebebiyle yine onun yönetmesi gerektiğini söyleyip seçmek istiyor. Görece daha kalabalık bir sakinler topluluğu ise karşısında kim olursa olsun, rakibini seçeceğini ve bu uzayan sürecin artık bitmesini gerektiğini söylüyor.
Sen böyle bir sitede otuyor olsan ne yapardın, kimi seçerdin?
Ben mi? Vallahi ben başka siteleri araştırıyorum. Taşınayım diyorum bazen. Ama kafam epey karışık…
Bu arada köşeme özel bir twitter hesabı aldım: @siyahbeyazcilek Takip edebilir, bu sayede benimle yazdıklarım hakkında tartışmak, konuşmak istersen monoloğumuz diyaloğa dönebilir. Görüşmek üzere…